Dünyamızı düz bir tabana aktarılan haritalardan görmeye alışkınız. Ancak ‘geoid’ bir forma sahip olan dünyamızı düz bir kağıda aktarmak oldukça zordur. Haritalar oluşturulurken doğal olarak ülkelerin büyüklükleri de değişti.
Peki ülkelerin gerçek büyüklükleri nelerdir? ??
Dünyamızın benzersiz bir ‘geoid’ şekline sahip olduğunu biliyoruz, değil mi?
Zaman zaman bazı gruplar çıkıp ‘düz dünya’yı savunsa da dünyamızın yuvarlak olduğu aşikar. Daha doğrusu, kutuplarda düzleştirilmiş ve ekvatorda şişmiş benzersiz bir ‘jeoid’ şekli vardır.
Peki yuvarlak bir gezegenin en doğru haritasını nasıl oluşturabilirsiniz?
Elbette bunu yapmanın birçok farklı yolu var. Mesela dünyayı bir ‘karpuz’ olarak düşünebilir ve onu kabuğuna ayırdığınızı hayal edebilirsiniz. Ayrıca kutupları veya ekvatoru da ortalayabilirsiniz.
Bu farklı harita teknikleri tamamen farklı haritalar geliştirir.
Üç boyutlu bir nesneyi iki boyutlu bir tabana sorunsuz bir şekilde aktarmak istediğinizde şekil, aralık veya yön değişikliklerinin olması kaçınılmazdır. Farklı amaçlarla geliştirilen haritalama yöntemlerinde ‘odaklanma’ noktası da farklıdır.
Günümüzde kullanılan en yaygın haritalama sistemleri ‘Mercator silindirik projeksiyon’, ‘Miller silindirik projeksiyon’, ‘Robinson projeksiyonu’ ve ‘Goode projeksiyonu’ olarak sıralanabilir.
Günümüzde en sık gördüğümüz dünya haritası 1560’lı yıllarda geliştirilen ‘Mercator’ sistemi ile oluşturulmuştur.
Görmeye alışık olduğumuz bu haritada meridyenler ve paraleller birbirini dik olarak kesiyor. Bozulmaların minimum düzeyde olduğunu söylemek mümkün.
Ancak ekvatordan uzaklaştıkça alan bozulmaları önemli ölçüde artar.
Bu görüntüde Mercator projeksiyonunun nasıl çizildiğini daha net anlayabiliyoruz;
Peki bu teknikle çizilen bir haritada ülkelerin gerçek büyüklükleri nedir? ??
Bunca yıldır kandırılmışız gibi hissetmemiz normal mi?
‘Dünyam çöktü!’
